İlk iş günü..
Yeni başlangıçlar hep tedirgin etmiştir beni; nasıl bir ortam, kimlerle çalışacağım, ne iş verirler, (bildiğin şeydir ama yine de “yapabilir miyim acaba” diye ezik bi ses hep vardır içinde) patronumla anlaşabilecek miyim gibi basit sorularla, kabusa dönen sorulara kadar...İşe gitmeden bir gün öncesinin gecesinde ne giyeceğine karar verirsin. Genelde spor giyinen biri olarak daha ağır giyinmen gerektiği söylenir adettendir... Annem sağolsun, her yeni işe başladığımda beni ÖSS’ye giriyorum sanıp erkenden yatmama neden olur...
Veee uyunamaz tüm gece... Kafan kazan gibi, saat çalmadan kalkarsın, giyersin kumaş pantalonu, bir de topuklular, çıkarsın yola... Kapı görevlisinden önce varırsın, uzun bir bekleyişten sonra kapı açılır. Toplantı odasında seni yönlendirmelerini beklersin... Yanından birileri geçer, her göz göze geldiğin insana anlamsızca gülersin (artık günün tipik şirinlik abidesisindir).
Sanırım bu biraz da küçüklükte annelerimizin her kalabalık ortama girişimizde "hadi kızım git bak arkadaş edin, arkadaşlarla oyna" demesinden kaldı. (İlk günden yalnız kalmayayım korkusu mu ne!) O zaman isyan etseydim şimdi daha cool görüntülü biri olarak işe başlardım gibi geliyor; hehe...
Tabii bu kadar sevimli görüneceğim derken bazılarının bakışından “salak mı ne” ifadesini görüyorsun; neyse ama, zaman herşeyin ilacı gerçekten sen de sana nasıl davranılıyorsa o şekilde hitap etmeye başlıyosun; çoğu kez “nasılsın” dediğin, karşılığında “iyidir” diyen ve yüzüne bakmayan insanları görünce, onun kadar alçalmamak koşuluyla, içeri girip genele sessiz bir "günaydın" ve işe devam..
Hayalindeki işi yapmıyorsan bunlara alışmak gerçekten zor oluyor, tavsiyem ne pahasına olursa olsun isteklerinizin peşin koşun ve yılmayın..
19 Eylül 2006 - 11:50 - Trexta